YKS 2024'e Evden Hazırlanın! 7/24 Online Eğitim

Hemen İncele
Edebiyat

Betimleyici Anlatım Nedir? Özellikleri ve Örnekleri

Betimleyici Anlatım Nedir?

Betimleyici anlatım, Canlı cansız bütün varlıkları, mekanı, eşyayı her yönüyle tanıtmaya çalışan anlatımdır. Bu anlatıma, yazıyla resim yapma sanatı da denir. Diğer bir deyişle bir şeyi göz önünde canlandıracak biçimde anlatmadır. Yani okuduğumuz parça zihnimizde bir resim çiziyorsa betimleme yapılmıştır diyebiliriz.
 

Betimleyici Anlatımın Özellikleri

  • Varlıkların niteleyici özellikleriyle anlatıldığı, başka bir deyişle resmedildiği yazılarda kullanılır.
  • Kişilerin iç dünyasını anlatan betimlemelere “ruhsal portre” denir.
  • Kişlerin dış görünüşünü anlatan betimlemelere “fi­ziki portre” denir.

Betimleyici anlatımın kullanıldığı türler;

 

Betimleme Türleri

Betimleyici anlatım anlatıcının amacına göre ikiye ayrılır:

İzlenimsel (Sanatsal) Betimleme: Edebi eserlerde okuru etkilemek, okuyucuda güzel bir hissi uyandırmak için yapılan betimlemelerdir. Betimlenecek varlıklara kişisel duygu ve düşüncelerin katılır. Ayrıntılar değişik duyulardan yararlanılarak aktarılır. Okuyucuya izlenim kazandırma amacı vardır. Öznelliğin (kişisel duygu ve düşüncelerin) ağır bastığı betimlemelerdir. Sözcükler genellikle yan veya mecaz anlamlarında kullanılır. Özetleyecek olursak;

  • İzlenimleri aktarmak amacıyla yazılır.
  • Değişik duyulara seslenen özel ayrıntılar üzerinde durulur.
  • Ayrıntılar öznel olarak verilir.
  • Sanatsal bir amaç gözetilir.
  • Dil, “şiirsel (sanatsal) işlev”de kullanılır.
Örnek
Yüzündeki çizgiler o kadar derindi ki bazı yerler de sanki kat kat atıyordu. Eski püskü yazmasının kimi yerlerinden beyaz saçları taşıyordu. Pazen kumaştan elbisesi içinde zayıflıktan kaybolmuş gibiydi. Beli bükülmüş olsa da boyunun uzun olduğu anlaşılıyordu.

Açıklayıcı Betimleme: Varlıkları tanıtmaya yönelik betimlemelerdir; amaç bilgi vermektir. Betimlenecek varlıklara kişisel duygu ve düşünceler katılmaz; yani ayrıntılar nesnel olarak verilir. Sözcükler genellikle gerçek anlamlarında kullanılır. Daha çok bir tanıtım yazısı gibidir. Bu betimlemelerde öğretici özellikler vardır. Nitelikler, izlenimsel betimlemeye göre daha nesnel bir dile aktarılmıştır. Özetleyecek olursak;

  • Bilgi vermek amacıyla yazılır.
  • Ayrıntılar nesnel olarak verilir.
  • Anlatıma kişisel duygu ve düşünceler katılmaz.
  • Dil, göndergesel işlev biçiminde kullanılır.
  • Ayrıntılar aktarılırken değişik duygulardan çok yararlanılmaz
Örnek
Kartallar genel olarak diğer uçan yırtıcılardan daha iri, daha güçlüdürler ve kafa yapıları daha büyüktür. Diğer yırtıcı kuşlar gibi eğri gagalan, kaslı bacakları ve güçlü pençeleri vardır. Eğri gaga yapısı, avlarının etlerini söküp almaya yardımcı olurken kaslı bacakları ve kilitlenebilen pençeleri sayesinde kendilerinden daha ağır avları bile uçarak taşıyabilirler. Yuvalarını, yüksek kayalıklara ve uzun ağaçların üst kısımlarına yaparlar.

Portre: Kişinin dış görünüşünün veya iç dünyasının betimlenmesine portre denir. Portre, fiziki portre ve ruhsal portre olmak üzere ikiye ayrılır.

a) Fiziki Portre: Kişilerin dış görünüşlerinin anlatıldığı portrelerdir. Fiziki portrelerde izlenimsel veya açıklayıcı betimlemeler yapılabilir.

Örnek
Gördüğüm fotoğraflara karşın biraz şişman, biraz yorgun, biraz kalınlaşmış bir vücutla karşılaşacağımı zannederken kapıdan bir ışık dalgası halinde gire hayat yansıması ile birden gözlerim kamaştı: Yüzde, ellerde bir sağlık ve bahar rengi… Düzgün taranmış sarı, genç saçlar… Çehresi, yaşının hiçbir izini taşımıyor. Köhne tarihin bütün enkazını, alevden coşkun bir nehir halinde süpüren ve yeni bir dünya oluşturan bir baş, mavi gök altında bir yanardağ zirvesi gibi gülümseyerek duruyor.

b) Ruhsal Portre: Kişilerin karakter, kişilik, huy ve davranış özelliklerinin anlatıldığı portrelerdir.

Örnek
Annesi, yaşamı boyunca hiç kimseye baş eğmedi, boyun bükmedi. Nefret etti bu iki hareketten. Sözünde durdu, söz duranlara saygı duydu. Aceleci bir yapısı vardı, bir işe başladı mı hemen bitirmek isterdi. Aceleciliği sorumluluk duygusunun sonucuydu belki de. Çok hassas ve biraz asabiydi. Çabuk neşelenir, çabuk üzülürdü. Kendisini anlayacak, değerini bilecek bir adama düşseydi mutlaka çok iyi bir anne olur etrafa mutluluklar dağıtırdı.
 

Betimleyici Anlatım Örnekleri

Örnek-1
Manzara çok görkemli… Ta dipten beri hep kendi böğrünü gösteren kapalı dağın doruğundayız. Güneye ve batıya doğru, dalgalı vadiler arasından, ta uzaklarda üç bini aşkın zirveleriyle keskin göğü tırmalayarak gerilen dağlara kadar bir ufuk çizgisi uzanıyor. Manzaraya bakınca gözümüz ferahlayıp ruhumuz genişliyor. Dönüp dibe bakınca yumağından boşalmış boz bir şerit inceliğiyle kıvrılarak inen yol, baş döndürüp ruhumuzu ürpertiyor.

Yukarıdaki parçada yazar, çevresinde gördüklerini okuyucuya aktarma amacındadır. Parçada yazarın kişisel görüşleri de yer aldığı için izlenimsel betimleme türündedir.

Örnek-2
Bir, İstanbul Boğazı’nın kıyısınca dizilmiş, o küçücük, zarif vapur iskelelerine, bir de Anadolu’nun kuş uçmaz kervan geçmez yalnız ve terk edilmiş bozkırlarına serpilmiş tren istasyonlarına bakar bakar doyamam. Mütevazı mimarilerine, küçük, tertemiz ve şık yapılarına ve sakin, huzurlu atmosferlerine aldanıp insanın buralarda yerleşip kalıveresi gelir. Vapur iskeleleri, gölgesini denizin mavisine düşürmüş, eski zamanların hatıralarına dala çıka nazlı bir kuğu gibi bekler beni. Tren istasyonları ise mimarileri, insanların hayatında işgal ettikleri anlam ve bu mekanlarda yaşayanların öyküleriyle adamakıllı dokunaklı bir yer edinmiştir bende.

Aynı şekilde bu parçada da yazar, çevresinde gördüklerini okuyucuya aktarma amacındadır. Bu parçada da yazarın kişisel görüşleri de yer aldığı için izlenimsel betimleme türündedir.

Örnek-3
Balkon, minyatür bir orman gibiydi. Ormanda göreceğiniz her yeşil, her san burada yerini almıştı. yer yer göze takılan kızıl yapraklar da ormanın derinliklerinden kopup gelmişti. Hatta her yeri kaplayan koca koca yapraklı sarmaşık, ormanın koyu gölgelerini buraya taşımıştı. Saksılarda yere dizil­miş rengarenk çiçekler orman üstü bitkileri gibi her yeri cıvıl cıvıl yapmıştı. Kumruların limon ağacının dallarına yaptığı yuva, serçelerin duvarların yüksek yerlerinde asılmış kuş evlerine girip çıkmaları… Her şeyiyle tabiattan bir parça. bütün
doğallığıyla buradaydı.

Örnek-4
Kenar mahalleler. Birbirine geçmiş, yaslanmış tahta evler. Kiminin kaplamaları biraz daha kararmış, kiminin balkonu biraz daha eğrilmiş, kimi biraz daha çömelmiştir. Hepsi hastadır; onları seviyorum çünkü onlarda kendimi buluyorum.

Yukarıdaki parça izleyicinin zihninde bir yeri canlandırma amacı taşıdığı için izlenimsel betimleme türüne örnektir.

Örnek-5
Sen, hiç bir su değirmeninin içini dolaştın mı arkadaşım? Görülecek yerdir! Yamulmuş duvarlar, tavana yakın ufacık pencereler, ve kalın kalasların üzerinde simsiyah bir çatı… Sonra bir sürü çarklar, kocaman taşlar, miller, sıçraya sıçraya dönen tozlu kayışlar… Ve bir köşede birbiri üstüne yağılmış buğday, mısır, çavdar ve her çeşitten tahıl çuvalları. Karşıda beyaz torbalara doldurulmuş unlar… Taşların yanında, duman halinde, sıcak ve ince zerreler uçuşur. Halbuki döşemedeki küçük kapağı kaldırınca aşağıdan doğru sis halinde soğuk su damlaları insanın yüzüne yayılır.
Örnek-6
Basık limon kabuğu bir fes… Saçının kıvırcıkları yırtığından fırlamış. Cep ağızları yırtık, yakası kalkık, kolları uzun, üzgün bir ceket… Dizleri patlamış bir pantolon, ayağının baş parmaklarına takılı iki terlik, sırasıyla her masanın başında el açıyor. Bunlar her gün, her yerde görebileceğimiz, üzerinde önemle durmamız gereken kimsesiz sokak çocukları.
Örnek-7
Karşıda sapsarı ova görünüyor. Ovanın tam ortasından kıvrıla kıvrıla akan bir çay geçiyor. Çayın kıyıları koyu yeşil söğüt ve kavak ağaçları… Dışarıya doğru tarlalar… Kimisi kara nadas, kimisi sarı; ekilmiş ve yetişmiş ekinler… Daha ileride, sonsuz kır, bembeyaz uzayıp gider.
Örnek-8
Mart rüzgarının kırbaçladığı kadınlar, ıslak küçük tezgahlarına sıraladıkları yeşil soğan, kırmızı turp, kuru sarımsak ve şakayık, lale demetlerinin gerisinde durmuş bekleşiyorlardı. Havanın rengi koyulaşıp caddeyi iş dönüşlerinin kalabalığı sardığında otobüslerin ve tramvayların aydınlığı, bu kıpırtısız kadınların yüzüne değip geçerdi. Mağazaların boş camekanlarına kirli floresan aydınlığı ile çöken kasvet kepenklerin indirilmesiyle silindikten, yolun ıslak sessizliği geri gelinceye kadar bu insan akışı devam ederdi. Elceğizleri kızarık, bükük; kalın, kaba hırka ve yeleklerinin ceplerinde ısınmak için depreşip dururdu.
Örnek-9
Kimseye sezdirmeden soyuk ormanına dalıyorum. Bu orman, benim sevdiğim karışık ormanlardan. Serin, nemli bir loşluk içinde ağaçlara baka baka ilerliyorum. Koyu yeşiller köknar, açık yeşiller çam; biliyorum zaten. Altın sarısı lekeler titrek kavak imiş, limon sarısı gürgen, turuncu sarı ve kızıllar kayın, pas renkli benler de meşe. Soyuk ormanının üst eteğinin tacı, üst katı bu ağaçlardan; ama tacın altında ikinci kat, yarı ağaçlar ve çalılar katı var. Ormanın ikinci katı renkçe de çeşitce de daha zengin. İşte fındık; şimdiden küpelerini sarkıtmış, üvez ve muşmulanın yaprakları kızarmış; kızılcığın, alıçın, papaztakkesinin yemişleri pembe, kırmızı; yaprakları sarı. Ormana güz şimdiden gelmiş.
Örnek-10
Bir düş, ancak bu kadar canlı olabilir, bu kadar kıpkızıl renklerle döşenmiş olabilir. Kızıla çalan hırkasıyla, camın arkasındaki duruşuyla, bir denizin karanlığına dalmış ela gözlerinin derinliğiyle belleğimi kamaştırıyor… Belleğim en derindeki imgeyi yeniden oynatıyor. Çocukluğumuzun toza belenmiş sokağında, kasabamızın hastanenin yanından kırlara uzanan sahanlığındayım. Bir taşı tekmeleyerek kırlara doğru yürümeye çalışıyorum. Arkama bakmaya korkuyorum.
Örnek-11
Leh veya Avusturyalı olduğu anlaşılan uzun boylu, iri biri sokağın ortasında duruyor. Başında eski, yırtık silindir şapkalardan biri var. Bu şapka, lekeci dükkanlarının numuneleri gibi rengarenk; tepesinin ortasında kağıttan yapılma bir bayrak dalgalanıyor. Kır saçları uzamış, kirli alnını, ensesini kaplıyor. Burun mosmor, pürtük pürtük. Yüz kırmızı şişkin. Gözleri şaşı değil de bu duruma düşenlerde görülen bir halde, yani kapakları şiş, pınarları dolgun bakışlarının yönü az değişmek üzere daima birbirine zıt. Bıyık, sakal dudaklarının içe doğru çevrilmesinden dolayı bitişik. Gerdan katmer katmer…
Örnek-12
Delhi Türk hükümdarlarının son başkenti idi. İngilizler, önce Kalküta’yı merkez diye aldılar. 1912’de Visruva Delhi’ye taşındı. Yeni merkezin Hindistan ülkesine layık olması için, gerek yapılara gerek şehrin planlarına çok edilmiştir. Plan, eski yeni mahallelerde oturanlardan başka 65 bin nüfusu 500 bine yakındır. Delhi, üç büyük Hindistan limanına demiryolu ile, hemen hemen aynı mesafededir. Bu mesafe 1300 ila 1400 kilometre arasında değişiyor. Şehirde, caddede yeni dikilen ağaçların etrafına üst üste konan tuğlalardan kısa duvarlar çekilmiş olduğunu görürsünüz…
Örnek-13
O hiç şüphesiz şimdiye kadar tanımış olduğum insanların en sevimlisi ve cana yakınıdır. Öyle ki bu sevimlilik hoşa gitmek istediği alanlarda baş vurduğu bir fantezi olmaktan çok mizacının temel bir özelliğidir.İlk görüşte çevresinde bir sempati havası yaramasının nedeni belki de budur. İnsanı saran teselli eden dostluk ve sevgi dolu bir havası vardır.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir