Edebiyat
Destansı (Epik) Anlatım Nedir? Özellikleri ve Örnekleri
Ana Başlıklar;
Destansı (Epik) Anlatım Nedir?
Destan, tarihsel gerçekliğe bağlı bir olayın, olağanüstü olay ve kişilerle anlatıldığı uzun şiirlerdir. Destansı anlatım ise, olağanüstü olay ve kişilerin anlatıldığı metinleri karşılar. Destansı anlatım daha çok, şiirlerde (doğal destanlar, yapay destanlar, kahramanlık konulu mesnevilerde) görülür.
Destansı anlatımlarda bir hareket söz konusudur. Olaylar, zincir halkaları gibi birbirine bağlıdır. Olaylar zinciri, bir roman gibi uzar gider. Bu bakımdan destansı anlatımlarda kişiler, zaman, mekan ve olay bulunur.
Destansı (Epik) Anlatımın Özellikleri
- Olağanüstü olaylar ve kişiler anlatılır.
- Tarihi konular ve kahramanlıklar işlenir.
- Etkileyici ve yiğitçe bir havası vardır.
- Abartma sanatından yararlanılır.
- Dil, heyecana bağlı işlevde kullanılır.
- Öylüleme ve betimlemeden yararlanılır.
- Sanatlı bir dil kullanılır.
Destansı (Epik) Anlatım Örnekleri
Örnek-1
Pekala, adamlarım! Haydi, şimdi, aslanlarım! Kurşunlarımızı israf etmeyip bu süprüntü/eri süngümüzle temizleyeceğiz. Hurra, diye bağırdığımda hepinizin arkamdan geldiğini görmek istiyorum. Kimse geride oyalanmasın. Birbirinizden ayrılmamalısınız, bu en önemlisi. Onlara kim olduğumuzu gösterelim ve yüzümüzü kara çıkarmayalım, tamam mı arkadaşlar!Örnek-2
Derken, tabur komutanı yine işaret verdi. Yine subaylar fısıltıyla konuşarak emri birbirlerine ilettiler ve kara bir duvar gibi duran 1. bölük çöktü. Onlara yere ve Pest, eline sivri şeyin battığını duydu. Yalnız, 2. bölüğün komutanı ayakta kalmıştı. Kılıcını sağa sola savurup hiç durmadan koştukça tıknaz bölgesi bir öne bir arkaya gidip geliyordu.Örnek-3
Kuvayi Milliye Destanı’ndanDağlarda tek tek
Ateşler yanıyordu.
Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki
Şayak kalpaklı adam
Nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden
Güzel, rahat günlere inanıyordu
Ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında,
Birdenbire beş adım sağında onu gördü.
Paşalar onun arkasındaydılar.
O, saati sordu.
Paşalar: “Üç” dediler.
Sarışında bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun başına kadar,
Eğildi, durdu.
Bıraksalar
İnce, uzun bacakları üstünde yaylanarak
Ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe’den Afyon Ovası’na atlayacaktı.
(Nazım Hikmet)