Şathiye Nedir? Şathiye Örnekleri ve Özellikleri

Ana Başlıklar;
Şathiye Nedir?
Tekke-tasavvufi edebiyatında genel olarak mizahi manzumelere şathiye adı verilir. Şathiyeler, tasavvuf ehlinin (sufînin) kendinden geçme anında söylediği, ilk okunuşta anlamsız ve inançlarla alay eder gibi görünen ancak yorumlandığında temelinde tasavvufun olduğu görülen şiirlerdir. Yunus Emre’nin ve Kaygusuz Abdal’ın şathiye türünde şiirleri vardır.
Allah ile alay eder gibi yazılmış şathiyeler küfür sayılmıştır.
Şathiye çok derin tasavvufi konular işleyen felsefi şiirlerdir. Kaygusuz Abdal şathiye türünde şiir yazan şairlerimizdendir.
Şathiyenin Özellikleri
- Din ve tasavvuf gibi ciddi konulardan teklifsizce, alaycı bir dille ve iğneleyici bir üslupla söz eder gibi yazılan şiirlerdir.
- Genelde hece ölçüsü kullanılarak yazılmıştır.
- Kafiye şeması bakımından koşma ile aynıdır.
- Şathiyeler, bazı mutasavvıfların vecd (manevi sarhoşluk) halindeyken kendi iradeleri dışında söyledikleri sözlerdir. İrade dışı söylendiği için, bu hali tatmayan insanlar tarafından anlaşılmaması bir yana, bu sözlerin saçmalık olduğu biçiminde yorumlanma ihtimali bile vardır. Bu yüzden şathiye söyleyen bazı şairler, yaşadıkları toplum tarafından zaman zaman dışlanmışlardır. Hallac-ı Mansur ve Seyyit Nesimi’nin başına gelen üzücü olaylar bu yüzden olmuştur.
- Şathiyeler ilk bakışta İslami inanç açısından sakat, komik ve alaycı gibi görünür ama asıl özelliği şiirin arkasındaki düşüncedir. Bu şiirlerin düz anlamlarına değil de sembollerin ardındaki ifadelere bakıp yorumlandığında çok derin anlamlara sahip olduğu görülür. Dolayısıyla yorumlamak ve hatta anlamak için belli bir tasavvuf bilgisi gerektiren şiirlerdir.
- Bu tür şiirlerde aslında toplumun ve insanların eleştirisi yapılmakta ve tasavvuf kavramları anlatılmaktadır.
- Daha çok Bektaşi şairler tarafından söylenen şathiyelerde mecaz ve simgelerle dolu, anlaşılması zor, kapalı bir üslup vardır.
- Bu türün en başarılı temsilcisi Kaygusuz Abdal’dır.
Şathiye Örnekleri
Yücelerden Yüce - Kaygusuz Abdal
Yücelerden yüce gördümErbabsın sen koca Tanrı
Alim okur kelam ile
Sen okursun hece Tanrı
Kıldan köprü yaratmışsın
Gelsin kulum geçsün deyü
Hele biz şöyle duralım
Yiğit isen geç a Tanrı
Garib kulun yaratmışsın
Derde mihnete katmışsın
Anı aleme atmışsın
Sen çıkmışsın uca Tanrı
Kaygusuz Abdal yaradan
Gel içegör şu cür’adan
Kaldır perdeyi aradan
Gezelim bilece Tanrı
Sen Misin? - Kaygusuz Abdal
Hak yaz diyüben yazduğıKelâm sen misin ola mı?
Kullar üzre nazil olan
Kelâm sen misin ola mı?
Kerem itmiş sana Sübhan
Her nesne emrine ferman
Şimdi dertlülere derman
Kılan sen misin ola mı?
Huda virmiş sana devlet
Senden durur kula vuslat
Şimdi bu âleme rahmet
Olan sen misin ola mı?
Dost ile olmış nazarun
Sensin gösteren didârun
Halk üzre Hakk’un nazarın
Salan sen misin ola mı?
Gözler emrini mezâhir
Hem bâtın düşdün hem zahir
Mazhar-ı Hak evvel âhir
Heman sen misin ola mı?
Kaygusuz bu sözi söyler
Senün zâtunı şerh eyler
Yüzinde göz dilinde söz
Olan sen misin ola mı?
Yüce Tanrı - Ozan Bindebir
İnsanlar hakkında neler yazdılar,Hiç haberin yok mu ey Yüce Tanrı?
Din adına ne mezarlar kazdılar,
Gücün mü yetmedi bu güce Tanrı?
Doğumun kaç, yok mu senin vefatın,
Hani vardı, nerde kaldı afatın?
Kullandılar doksan dokuz sıfatın;
Çokları kavuştu bak taca Tanrı.
Çıkarı peşinde ağalar, beyler
Her gün gösterişe zikrini eyler.
Hep senin ağzından fikrini söyler;
Gel haddini bildir şu pice Tanrı?
Şu dünyanın her yanında talan var,
Kandırmaya türlü türlü yalan var.
“Allah” deyip hakkımızı çalan var;
Sahip çık garibe ve ac’a Tanrı.
Kullanarak senin yüce adını,
Erkekten geriye atmış kadını.
Bozmuşlar dünyanın güzel tadını;
Duymadın mı bunu ey Koca Tanrı?
Görmezden gelirsin sende kör isen,
Kör değil de kula sadık yâr isen,
Çağırdığım yerde eğer var isen;
Gidemem Kudüs’e ve Hac’a Tanrı.
Layık mı insanlar kötü kadere,
Kitapların zalim yazmış ne çare.
Yüksel’im ağzımdan çıktı bir kere;
Alamam geriye bir hece Tanrı.
Şathiye - Yunus Emre
Ben dervişim diyene,Bir ün edesim gelir
Seğirdüben sesine,
Varıp yetesim gelir
Sırat kıldan incedir,
Kılıçtan keskincedir
Varıp anın üstüne,
Evler yapasım gelir
Altında gayya vardır,
İçi nar ile pürdür
Varuben ol gölgede,
Biraz yatasım gelir
Oda gölgedir deyu,
Ta’n eylemen hocalar
Hatırınız hoş olsun,
Biraz yanasım gelir
Ben günahımca yanam,
Rahmet suyunda yunam
İki kanat takınam,
Biraz uçasım gelir
Derviş yunus bu sözü,
Eğri büğrü söyleme
Seni sigaya çeken
Bir molla kasım gelir
Şathiye - Azmi
Yeri göğü ins ü cinni yarattınSen ey mimar başı eyvancı mısın
Ayı burcu günü çarhı var ettin
Ey mekan sahibi rahşancı mısın
Denizleri yarattın sen kapaksız
Suları yürüttün elsiz ayaksız
Yerleri temelsiz göğü direksiz
Durdurursun acep iskancı mısın
Kullanırsın kanatsızca rüzgarı
Kürekle mi yaptın sen bu dağları
Ne yapıp da öldürürsün sağları
Can verub can alırsın sen cancı mısın
Beni delil eyler kendin söylersin
İçinden Azmi’yi pazar eylersin
Yücelerden yüce seyran eylersin
İşin seyran kendin seyrancı mısın
Çıktım Erik Dalına - Yunus Emre
Çıktım erik dalına, anda yedim üzümüBostan issi kakıyup, der ne yersin kozumu
Kerpiç koydum kazana, poyraz ile kaynattım
Nedir deyip sorana, bandım verdim özünü
İplik verdim çulhaya, sarıp yumak etmemiş
Becit becit ısmarlar, gelsin alsın bezini
Bir serçenin kanadın, kırk kağnıya yüklettim
Kırk çift dahi çekmedi, şöyle kaldı yazılı
Bir sinek bir kartalı, salladı vurdu yere
Yalan değil gerçektir, ben de gördüm tozunu
Bir küt ile güreştim, elsiz ayağım aldı
Güreşip basamadım, göyündürdü özümü
Kaf dağından bir taşı şöyle attılar bana
Öğlelik yere düştü, bozayazdı yüzümü
Balık kavağa çıkmış, zift turşusun yemeğe
Leylek koduk doğurmuş, bak a şunun sözünü
Gözsüze çu el eyledim, sağır sözüm anladı
Dilsiz çağırıp söyler, dilimdeki sözümü
Bir öküz boğazladım, kakladım sere kodum
Öküz issi geldi eydür, boğazladın kazımı
Anda da kurtulmadım, nidesimi bilmedim
Bir çerçi de geldi eydür, kanı aldın gözgümü
Gördüm kaplubağayı, yanın seğirdüpdür gider
Sordum kanda gidersin, Kayseriyedir azimi
Yunus bir söz söylemiş, hiç bir söze benzemez
Münafıklar elinden, örttü mana yüzünü
NOT
Zahire göre, İslam’a ters düşmeyen şathiyeler yazmakta bir beis yoktur. Ancak, bunları anlamak da zor olduğu için dine pek de hizmet etmedikleri ortadadır. Boş yere kürek çekmenin, zamanı israf etmenin alemi yoktur.
Bazen şairin içinde bulunduğu devirde açıkça söyleyemediği bazı şeyleri şathiyelerle seslendirmesi de söz konusudur. Yunus Emre’nin yazdığı bir şathiyenin sonunda söylediği şu sözler de bunu göstermektedir.
“Yunus bir söz söylemiş
Hiçbir söze benzemez
Münafıklar elinden
Örter mâna yüzünü”
» Tekke-Tasavvuf Edebiyatı
» Halk Edebiyatı