YKS 2024'e Evden Hazırlanın! 7/24 Online Eğitim

Hemen İncele
Türk Dili ve Edebiyatı

Roman Örnekleri | Uzun ve Kısa Romanlar

Roman Örnekleri

Bu yazımızda Roman Nedir? yazısında yer alan bilgiler doğrultusunda roman örnekleri paylaşacağız.
 

Ankara – Yakup Kadri Karaosmanoğlu

Üç ayrı bölümden oluşan eserin birinci bölümünde Milli Mücadele yıllarının heyecanlı, ateşli, olaylara gebe Ankara’sını buluruz. İstanbul’dan gelen Selma Hanım, önceleri milli mücadele ruhunu kavrayamaz, halkın ilkel yaşamından nefret eder, ama zamanla heyecanlı havaya kapılır. Bunda kocası Nazif Bey’in katkısı vardır. Ancak Nazif Bey, Sakarya mücadelesinden ürkerek kaçmanın yollarını arar. Selma Hanım, Ankara’da tanıdığı Binbaşı Hakkı Bey’le birleşerek mücadelesini sürdürür, yaralılara bakmak için üzere hastanede çalışır. Çok geçmeden Sakarya kıyılarından ilk zafer haberleri gelir. İkinci bölüm, Cumhuriyet yıllarının Ankara’sıdır. Binbaşı Hakkı Bey’le Selma Hanım evlenmişler, yeni ortamın oluşturduğu bir insan olan Hakkı Bey, askerlikten ayrılarak bir şirketin idare meclisine başkan seçilmiştir. Selma Hanım lüksten, ihtişamdan kurulu bir hayatın içine düşmüştür, mutsuzdur. Devrimler, özlemler, halkın geleceğine ait tasarılar, arka arkaya iflas etmektedir. Bu kargaşalıkta Cumhuriyet ruhu, ilk aydın gençlerini yetiştirir. Yazar Neşet Sabit bunlardan biridir. Selma Hanım üçüncü evliliğini Neşet Sabit’le yapar ve sınırsız bir mutluluğa kavuşur.
 

Bugünün Saraylısı – Refik Halit Karay

Ata Efendi’nin teyzeoğlu kızı Ayşen, Düzce’den İstanbul’a, Ata Efendi’nin ailesinin yanına gelir. İstanbul’un alçakgönüllü bir semtinde, eski törelere bağlı bir hayat süren aile, kendisi zor geçinmekteyken, bir de Ayşen’e bakmak durumunda kaldıkları için başlangıçta huzursuzluk duyar. Ne var ki Ayşen’in babası Yaşar hali vakti yerinde adamdır ve “uzak yerlerde” ticaretle uğraşmaktadır. Gelen hediyeler arasında gönderilen paralar, Ayşen’i çok geçmeden ailenin gözbebeği haline getirir. Florya Plajı’ndaki bir gezinti sırasında zengin ve “hükümet yardakçısı” Sedefinciler ailesinin oğlu Rüstem, Ayşen’in güzelliğine tutulur. Kasabalı geç kız bir yandan törel değerlerini korumakta, bir yandan da hızla İstanbul’un modern hayatına ayak uydurmaktadır. Yaşlı başlı Ata Efendi, damadı Atıf’ın çapkınlığından korkmuşken, pek de bilincinde olmaksızın Ayşen’e tutulur ve onu herkesten kıskanmaya başlar. Bununla birlikte bu tutku, bütünüyle duygusal bağlamdadır.

Ayşen babasının sağladığı maddi imkanla giderek lüks bir hayata karışacak, “dayı” dediği Ata Efendi’nin dostluğuna sığınarak İstanbul sosyetesinde değişik maceraların kahramanı olacaktır. Yaşlı adam, şimdi genç kızın hem koruyucusu, hem de sırdaşıdır. Gazinolarda, balolarda boy gösteren Ayşen’e birçok erkek aşık olur. Bunlar arasında o zamanlar Türkiye’ye yeni yeni merak salmış Amerikalılardan Thomas da vardır. Ayşen küçük flörtlerden sonra Mısırlı Rüveyha Paşa’yla evlenerek İstanbul’dan, Taksim’deki apartmandan ayrılır. Ata bey ailesi, geçim düzeyleri daha iyi olarak eski yaşamlarına dönerler. Bir zaman sonra Ata Bey’e mektuplar yazan Ayşen, çok mutsuz olduğunu, İstanbul’a dönmek istediğini söyler. Rüstem’in dile dökülmüş sevdalarını ayaklandıracak, Ayşen’in Rüveyha Paşa’nın zulmünden kurtarılması için girişimlerde bulunacaktır. Eski güzel günlere dönüleceği umudu bütün aileyi sarmışken, konsolosluktan gelen bir yetkili, Rüveyha Paşa’nın “refikalarının” bir süreden beri morfine alışmış olduğunu, geçmiş günleri morfinin etkisiyle hayal ettiğini açıklar. Mısırlı paşa karısını kurtarmak için hekime başvurmuş, Ayşen Riviera’da bir sanatoryumda tedavi görmeye götürülmüştür. Gerçeği öğrenen Ata Efendi, Taksim’in kalabalık trafiğinde karşıdan karşıya geçerken bir taşıt altında kalacaktır.
 

Huzur – Ahmet Hamdi Tanpınar

Ağabey dediği, amcaoğlu İhsan ile karısı Macide’nin yanında yetişmiş Mümtaz, çocukluğunda savaş ortasından geçerek, Anadolu’dan İstanbul’a gelmiştir. Galatasaray Lisesinde okumuş, Edebiyat Fakültesi’ni bitirmiştir. Artık fakültede asistan olan Mümtaz, şiir yazmakta, eski şiirimize ve eski müziğimize yakınlık duymakta; yeni Türkiye’den yana olmakla birlikte, bir bunalım gibi, kültür gömleği değiştirmenin sancısını çekmektedir. Şimdi İhsan hastadır; Mümtaz birdenbire ailenin gündelik sorunlarıyla ilgilenmek durumunda kalmıştır. Birikmiş bir dükkan kirası nedeniyle esnafla, alışveriş düzeniyle yüz yüze gelir ve İkinci Dünya Savaşı’nın mutlak vereceğini sezinler. Bireysel bir yıkım da, bir zamanlar çok sevdiği Nuran’ın eski kocasıyla tekrar evleneceğini haber almasıdır.

Roman geriye dönüşlerle Mümtaz’ın ve o zaman kocasından boşanmış Nuran’ın aşk hikayesine açılır. Bu aşk biraz da İstanbul’a duyulmuş bir aşk ve bağlılıktır. Yine Edebiyat Fakültesi’ni okumuş, Nuran ve Mümtaz, İstanbul’u özellikle Boğaziçi’ni, şehrin eskiyi korumuş semtlerini bir tarih, geçmiş zaman, mimari rüyası içinde yaşarlar. İkisini birbirlerine en çok yaklaştıran müziktir. Ayrılık ayinini andıran bazı müzik sahnelerinde Nuran ile Mümtaz’ın aşkına komünist eğilimli Suat da karışır. Suat, Nuran’ı sevmekte, Mümtaz, Suat’ın varlığından hem tedirginlik duymakta hem de bu aşka içsel sarılışlarla boyun eğmektedir. Bu karmaşık aşk, Nuran’ın Mümtaz’ı tercih etmesiyle, düşüncelerinin, dünya görüşünün de huzursuzluğunu yaşayan Suat’ın intiharına yol açar. Fakat Nuran’ın kararsızlıkları, ilk eşinden olan çocuğuna bağlılığı, Mümtaz’la evlenmesini engelleyecek; geriye, birlikte yaşanmış günlerin çok renkli çevreleri, birlikte gezilmiş İstanbul’un pitoreski, Mümtaz’ın hayatı hakkında bir roman yazmak istediği Şeyh Galip’ten duyarlıklar ve acıyı göğüslenişler kalacaktır. Eser, tekrar günümüze döndüğünde, İhsan’ın hastalığı artmıştır. Ona ilaç yetiştirmeye çalışan Mümtaz, Suat’ın sanrısal kimliğiyle karşılaşır. Burada Mümtaz’ın dünya görüşü ile Suat’ınki çatışmaya girer. Yaklaşan faşizm, Hitler’in gayesi, insanlığın geleceği sağanak halinde dillenir. Mümtaz kaygılar, derin iç huzursuzluklar duyar; bir nöbet geçirmektedir. Sansrısal Suat birçok itirazlar arasında kaybolur. Yere düşmüş, berelenmiş Mümtaz, eve ulaştığında, radyolardan İkinci Dünya Savaşı’nın başladığı haber verilmektedir.
 

Huzur Sokağı – Şule Yüksel Şenler

Bilal, annesiyle oturan bir üniversite öğrencisidir. Bilal, paraya, kadın-erkek ilişkilerine, günlük zevklere, gösteriş ve hırsa ayarlanan hayatın dışında kalmayı; aklı, olgunluğu, sevgisi ve imanı ile başarmaktadır. Üniversitedeki arkadaşlarını da değer kayıplarından korumak için samimi bir şekilde çalışmaktadır. Fakat aşk, Bilal’in gönlünün kapısını çalar. Fakat sokağa yeni gelen Feyza, Bilal’in hayat anlayışından oldukça uzaktır. Feyza, Bilal’i sevse bile onun sıkıcı ve dar çevreden oluşan hayatına ayak uyduramayacağını düşünmektedir. Bilal, Feyza’nın istediklerini verecek varlığa sahip değildir. Bilal, kendi dünyasına uygun biriyle evlenirken Feyza da Selim adlı zengin bir koca bulur. Bilal, kendi mahallesinde sakin, mütevazı kısaca İslami bir hayat yaşamaya devam etmiş; ama para ve eğlenceli hayat Feyza’ya huzur getirmemiştir. Feyza, yeni yaşama biçimine meyletse de dürüst ve namuslu bir insandır. Kocasının ahlak dışı ilişkilerini, kanunsuz gelirlerini öğrenince ondan boşanır ve sokağa geri döner.

Bu sokakta, manevi değerlerin, insan sevgisinin, merhametin ve dini yaşayışın kıymetini anlayan Feyza, kızı Hilal’i, inancına ve diğer manevi değerlerine sarılan bir genç kız olarak yetiştirir. Bilal’in oğlu Nusret de büyümüştür ve o da babası gibi sakin, yardımsever ve mütedeyyin bir insandır. Nusret ile Bilal’in yolları birleşir. Fakat Hilal’in babası Selim, kirli işlerine Nusret’in de adını bulaştırır ve delikanlının hapse atılmasına sebep olur. Feyza ve Hilal, babası yurt dışında olan Nusret’i kurtarmak için bütün güçleriyle çalışırlar. Bu sırada Nusret, içinde sevgi ve merhamet olan bir Müslüman için her yerin tebliğ ve telkin mekanı olduğunu idrak ettiğinden hapishanedeki herkesi etkiler ve İslami yaşayış konusunda çokların yolunu değiştirir. Gerçekler anlaşılınca Nusret hapishaneden çıkar. Feyza, heva ve heveslerine kapıldığı için Bilal’le evlenememiş; fakat yaşadığı Selim musibetinden sonra huzurun İslami yaşama biçiminde olduğunu anlamış ve kızını bu anlayışa göre yetiştirmiştir. Sonuçta kendileri aynı yola karı koca olarak baş koyamamışlarsa da çocukları bu yola girmiştir.
 

Sisli Geceler – Halide Nusret Zorlutuna

Yetişme çağındaki Mine küçük yaşta anne ve babasını kaybetmiş, ağabeyi Kenan ve yengesi Sacide’yle yaşamaya başlamıştır. Sacide ile Mine teyze çocuklarıdır. Sacide’nin iki erkek kardeşinden şair yaradılışlı Nühzet, Mine’yi sever; Doktor Fikret’se genç kızla sürekli çekişir, ona takılır. Duygularını düşüncelerini daima gizleyen Mine bir ruh durumundan sürekli karşıtına geçer. Neşesi gibi içe kapanışı da uç noktadır. Hastanede tanıştığı Sekreter Zehra’yla evlenen Fikret, Anadolu’ya Kurtuluş Savaşı’na gider. Sacide’nin annesi ölürken, yeğeni Mine ile Nühzet’in evlenmesini vasiyet eder. Mine sevmediği Nühzet’le evlenir. Uzaktan akrabaları Ressam Ömer Naim, Anadolu’ya geçmiş, bir süre Fikret ile Zehra’nın yanında kalmıştır. Genç adam Zehra’ya aşık olur. Aşkı karşılıksız kalınca, cepheden cepheye gider.

Fikret ve Zehra, kızları Münire Gaye doğunca, İstanbul’a dönerler. Aile içi görüşmeler, yazlık köşkte bir arada yaşamalar, Mine’yi büsbütün tedirgin etmektedir ve genç kadın, Zehra’yı her fırsatta iğnelemektedir. Savaş’ın sonuna doğru İstanbul’a dönen Ömer Naim yazlık köşkte iki aileyi ziyaret eder. Fikret, Mine’nin Nühzet’i sevmediğini bilmekte, genç kadını Ömer Naim’e tutkun sanmaktadır. Baş başa kaldıkları bir anda Mine’yi sorgular. Mine, Fikret’i bütün çocukluk ve ilk gençlik yılları boyunca sevdiğini artık itiraf eder. Aynı duygular Fikret için de söz konusudur. Ne var ki genç adam, Mine ile Nühzet’in gelecekteki birliktelikleri uğruna, yıllar yılı duygularını gizlemiştir. Mine sırrını söylemiş olmaya dayanamayarak intihar eder. Zehra’nın affedişiyle Fikret ve ötekiler hayatlarını sürdürürler. Mine’den bir daha konuşulmaz; ama hatırası sisli gecelerde hep vardır.
 

Şimşek – Peyami Safa

Sacid, Müfid ve Pervin, Bağlarbaşı’nda babadan kalma bir köşkte oturmaktadırlar. Müfid’le Pervin evlidirler. Ancak Müfid’in dayısı Sacid’in Pervin’le yıllar öncesine uzanan gizli ilişkisi vardır. Sacid, bu ilişkiyi Pervin’le Müfid evlendikten sonra da sürdürmek istemektedir. Müfid, zaman zaman bir şeyler sezerse de, şüphesini dışa vurmaz. Müfid’in şüphelerine aldırmayan Sacid, Pervin’le arasındaki “gayri meşru” ilişkiyi sürdürür. Pervin, kendisini Müfid’e bağlı hisseder, ancak Sacid’in isteklerine de karşı koyma cesaretini gösteremez. Geçen zaman içinde, şüphe ve kuruntularının baskısıyla melankolik bir kişi olan Müfid, Pervin’e, köşkten ayrılmayı teklif eder. Ancak Pervin, onun teklifine pek önem vermez. Bunun üzerine Müfid, Pervin’e bir mektup bırakarak köşkten ayrılır.

Çengelköy’de oturan teyzesi Şayeste Hanım’ın yanına gider. Müfid, burada, ilk günlerini huzur içinde geçirir. Ancak bir süre sonra, Pervin’e karşı duyduğu hasretten dolayı sıkıntıya düşer, hastalanır. Bunu haber alan Pervin, onu ziyarete gelir. Pervin’in gelişiyle nisbeten iyileşen Müfid, Sacid’in ziyarete gelmesi üzerine tekrar rahatsızlanır. Çünkü Sacid, Pervin’i burada da rahat bırakmamaktadır. Nitekim fırtınalı bir gece sevişirlerken, şimşeğin aydınlığında Müfid onları görür. Bunun üzerine Pervin dışarı kaçar. Sacid de onun peşinden gider ve bir müddet sonra tekrar eve dönerler. Odadan ses duyulması üzerine Sacid, Müfid’in yanına gider. Aralarında boğuşma başlar. Daha sonra odaya giren Pervin, ikisinin cesediyle karşılaşır. Olayın etkisiyle akli dengesini kaybeden Pervin, gözlem altına alınır.
 

Varolmak – İlhan Tarsus

Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkmış Osmanlı İmparatorluğu, dört bir yandan çöküşe sürüklenmektedir. Başkent İstanbul işgal kuvvetleri karşısında; buna karşılık Anadolu’da, yurdun bazı yörelerinde Milli Mücadele’ye gidecek yol açılmıştır. Marmara Bölgesi’ndeki Biga ilçesinin Reji müdürü, çapkın hovarda yaradılışlı Hamdi Bey, Damad Ferit Hükümeti’ne bağlı, İngilizlerden yana Anzavur Ahmet Paşa’yla alttan alta mücadele etmektedir. Törelere bağlı gözüken Ahmet Paşa, silahlı adam beslemekte, Hamdi Bey’e düşmanlık gütmektedir. Kaymakam Halit Bey olayların tümüne seyirci kalacak kertede edilgin bir konumdadır.
Payitahttan, hükümetten gelen gizli yazı, ilçenin ve çevresinin saraya bağlı kalmasını istemektedir. Bu yazıya bir tek Hamdi Bey karşı koyar. Ahmet Paşa’yla aralarındaki çekişme şimdi büsbütün büyümüştür. Kolcubaşı, Hamdi Bey’e bağlı Rıza’nın kızı Seher, o sıralarda Karabiga’ya gelin gidecektir. Hamdi Bey, Seher’i koruması altına alarak Karabiga’ya götürür. Ne var ki yeni gelin, Hamdi Bey’e hayrandır, koca evinden kaçar. Hamdi Bey kendisine sığınan Seher’le ilişki kurmaktan kaçınmaz. Karısı, buna benzer yasak, çizgi dışı ilişkiler yüzünden çok acı çekmiştir; bununla birlikte Hamdi Bey’in kadın konusunda zaafı sonsuzdur. Yunanlılar İzmir’e geldiklerinde; ulusal direniş hızlanmıştır. Ahmet Paşa ve adamları direnişi durdurmak için uğraştılar. Hamdi Bey ve ona bağlı adamlar Ahmet Paşa’yı bozguna uğratacaktır. Adamlarını Ahmet Paşa’nın üstüne gönderen Hamdi Bey, Reji’de yalnız kalmıştır. Eşkıya Hasan, Hamdi Bey’i öldürmeye gelir. Hamdi Bey tabancasını çekerek Hasan’ı vurur. Hasan’ın adamları kamalarıyla Hamdi Bey’i delik deşik ederler.
 

Vurun Kahpeye – Halide Edip Adıvar

Aliye, Darülmuallimat’ı (Kız Öğretmen Okulu) bitirince, içindeki yurt aşkıyla, kimsenin gitmediği bir Anadolu kasabasına gelmiş bir öğretmendir. Yıl 1919’dur, düşman İzmir’e ayak basmıştır. Bir çete kurmuş olan Tosun Bey, Aliye’nin olduğu kasabaya da uğrar. Aliye’nin kaldığı Ömer Efendi’lerin evinde misafir edilir. Aliye’yi ilk görüşte sever, genç kız da onun yiğitliğine hayran olur, nişanlanırlar. Kasabada Milli Mücadele aleyhindeki imam Hacı Fettah Efendi ile, Aliye’ye göz koymuş olan eşraftan Kantarcıların Uzun Hüseyin Efendi, civar kasabayı işgal etmiş olan, Yunan kuvvetleri komutanı Damyanos’u Tosun Bey’in yapacağı bir baskından haberdar eder, onu kendi kasabalarını da işgale kışkırtır ve çevredeki Kuvayımilliyeciler hakkında ona bilgi verirler. Damyanos kasabayı işgal ettikten sonra, her vesileden yararlanarak Aliye ile münasebet kurmaya; tehditlerle, vaatlerle, hayranlık gösterme ve aşk itiraflarıyla genç kızı kendine bağlamaya çalışır.

Evinde kaldığı ve baba gibi bağlandığı Ömer Efendi’yi, birinde Kuvayımilliyecidir diye, diğerinde Tosun çetesiyle irtibat kuruyor, ona haberler ulaştırıyor diye, fakat gerçekte Ömer Efendi’nin durumunu Aliye ile pazarlık konusu yapmak, Aliye’yi Ömer Efendi’nin kurtuluşu için bir fidye-i necat haline için iki defa tevkif eder. Ömer Efendi ikinci tevkifin sonunda ayrıca Yunanistan’a sürüldüğü gibi, bir kısım tarlaları da gasp edilerek Yunan emellerine hizmet eden Hacı Fettah Efendi’ye verilir. Fakat Damyanos, bütün bu baskılar ve tertiplerle maksadına ulaşamadığı gibi, Aliye’nin daima saygılı olmayı telkin eder tutumu, kısa zamanda düşman kumandanını, bu genç kıza aşık eder. Fakat bir gün Hacı Fettah Efendi’nin kumandana gelip, Tosun’un, nişanlısı Aliye’nin evinde olduğunu ihbar etmesi üzerine, Aliye’nin evi Yunan askerleriyle sarılır. Düşman cephaneliğini patlatmakla görevlendirilmiş Tosun Bey’in evden çıkmasına imkan kalmamıştır. Bunun üzerine

Aliye, doğruca düşman karargahına, Damyanos’un yanına giderek, çoktan veri kendisine yapmakta olduğu evlilik teklifini kabul eder görünür, o geceyi onun yanında geçirmeye razı olur. Maksadı, kuşatmayı kaldırmaktadır; nitekim kaldırır. Bir süre sonra da cephanelik ve kasaba civarındaki köprü atılarak düşman paniğe uğratılır ve kasabayı terk eder. Fakat son geceyi düşman kumandanının yanında geçiren Aliye, bu fedakarlığının karşılığını, ertesi gün kasaba yobazlarının kendisini linç edip öldürmesiyle almış olur. Kurtuluştan sonra İstiklal Mahkemesi’nde yargılanan Hacı Fettah ve Hüseyin Efendiler idama mahkum edilir, Aliye’nin öldürüldüğü meydanda asılırlar. Bir müddet sonra kasabaya “iki koltuk değnekli” bir adam gelir. Bu, cephaneliği ateşlerken vücudunun yarısını kaybeden Tosun’dur. Tosun Bey, Aliye’nin mezarını ziyaret eder; sevgili şehidin maksadı yolunda, yarım vücuduyla, memleket mücadelesinde daha içten, daha iman ve fedakarlığa dayanan bir savaş açmak üzere, koltuk değneklerine dayana dayana çeker gider.
 
» Roman Türleri

İlgili Makaleler

4 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir