YKS 2024'e Evden Hazırlanın! 7/24 Online Eğitim

Hemen İncele
Türk Dili ve Edebiyatı

Anı (Hatıra) Nedir | Anının Özellikleri ve Örnekleri

Anı (Hatıra) Nedir?

Kişilerin başından geçen olayları üzerinden belli bir zaman geçtikten sonra yazıya aktarmalarıyla oluşan metinlere anı (hatıra) denir. Anılarda anlatılanlar, yazar tarafından yaşanmış ve gözlemlenmiş olaylar olduğundan, anı metinleri en gerçekçi yazı türü olarak kabul edilir. Edebiyat dünyasının en yaygın türlerinden olan anıların önde gelen özelliği, yazarının hayatının belli bir kesitini alması ve çok daha sonraları bunları yazıya aktarmasıdır. Anı bu anlamda konusunu “geçmiş zaman”dan alan yazılardandır.

İçlerinde anı türünün özelliği bulunabilecek seyahatname, sefaretname, muhtıra, tezkire, menkıbe, günlük, otobiyografi ve tarih türleri ile anı türünü karıştırmamak gerekir. Bu türlerin her birinin yazılış maksadı farklıdır. Ortak özellikleri ise bunların yaşanmış olaylar üzerine kurulmuş olmasıdır. Ancak bu özellik, onları birbirinin yerine koyma sebebi olamaz.

Anıların, tarihi gerçeklerin açıklanması sırasında, önemli katkıları söz konusudur. Anı; tarih değilse de, tarihe yardımcıdır. Devirlerin özelliklerini anlatan anılar, o devrin tarihini yazacaklar için önemli birer belge niteliğindedir. Bundan ötürü, anı yazarı, anılarını yansıtırken tarihi gerçeklerin bozulmamasına çok dikkat etmelidir.

Anı, yıllar önce yaşanmış olayların şimdiki zamanda ve yeni bakış açısıyla kaleme alınmasıdır. Anı yazarı yıllar önce yaşanmış bir olayı bütün ayrıntılarıyla hatırlayamamış olabilir; olayla ilgisi olan in- sanlara zarar vermemek için bazı ayrıntıları bilerek atlamış olabilir. Bu açıdan bakıldığında, anı türünde yazılmış tüm eserleri bilimsel niteliği olan veya tarihe ışık tutan bir belge olarak kabul etmek doğru olmaz. Yalnızca tanınmış sanatçı ve edebiyatçıların, bilim insanlarının, devlet adamlarının belli bir dönemi, kaynaklar belirterek anlattığı anılar belge niteliği taşır. Anı yazarı anlattıklarını ne kadar çok belgeyle desteklerse anlatımı o kadar inandırıcı olur. Resmi belgeler, fotoğraflar, çeşitli tarihi vesikalar, günlükler anının inandırıcılığını artırır. Anılar ele alınan konunun mahiyetine göre iki başlık altında incelenebilir:

a. Olay merkezli anılar: Bu tür anılarda yazar yaşadığı veya tanık olduğu bir olayı anlatır.
b. Kişi merkezli anılar: Yazarın bir olaydan ziyade herhangi bir kişiyi anlattığı anılardır.
 

Anının Özellikleri

  • Bir kişinin tanık olduğu ve başından geçen olayları, olguları bilgilerine ve gözlemlerine dayanarak anlattığı düz yazı türüne anı denir.
  • İnandırıcılığı arttırmak için mektup, günlük, dergi, gazete gibi belgelerden yararlanılabilir.
  • İçtenlik, nesnellik anılarda aranan niteliklerdir.
  • Anılarda öyküleyici, açıklayıcı ve betimleyici anlatım türleri kullanılır.
  • Anılar; makale ve bilimsel yazılar gibi iddia ve ispat yazıları değildir.
  • Açık, yalın, samimi ve abartısız bir üslupla yazılır.
  • Anılarda birinci tekil kişi anlatıcı vardır, yani “kahraman anlatıcı” söz konusudur. Başka bir ifadeyle anlatıcı, yazarın kendisidir.
  • Anılar öğretici niteliktedir ve anılarda dil ağırlıklı olarak göndergesel işlevde kullanılır.
  • Nesnel olarak kaleme alınmış anılar tarihsel ve toplumsal olayların aydınlatılması için bir belge niteliği taşır.
  • Anılarda kişisel gözlem ve deneyimlerden yararlanılır.
  • Eski Yunan’da Ksenhop, Anabasis adlı yapıtıyla bu türün ilk örneğini vermiştir.
  • Fransız edebiyatında Saint Simon ve J. J. Rousseau bu türdeki eserleriyle ünlüdür.

 

Anı Türünde Önemli Eserler

Türk edebiyatında ilk anı örneği Babür Şah’ın yazdığı Babürname’dir. Türk edebiyatında “anı” türündeki eserler Tanzimat’tan sonra yaygınlaşmış, asıl gelişimi Cumhuriyet döneminde göstermiştir.

  • Ziya Paşa – Defter-i Amalim
  • Halit Ziya Uşaklıgil – Kırk Yıl, Saray ve Ötesi
  • Yahya Kemal – Edebi ve Siyasi Hatıralarım
  • Yakup Kadri Karaosmanoğlu – Anamın Kitabı
  • Falih Rıfkı Atay – Çankaya
  • Reşid Paşa – Hatıralar
  • » Anı türünün tarihi hakkında bilgi için Anının Tarihsel Gelişimi adlı yazımızı inceleyebilirsiniz.
     

    Anının Yazılma Nedenleri

    Anılar, genellikle aşağıdaki nedenlerden dolayı yazılır:

    • Geçmişi bir kez daha yaşamak ve yazma alışkanlığı kazanmak,
    • Yaşananları unutulmaktan kurtarmak; yok olup gitmesini göze alamadığımız bir gerçeğe kalıcılık kazandırmak,
    • Anıyı oluşturan olayı, durumu, yerleri, kişileri söz konusu edip bunları başkalarının bilgi ve yararına sunmak,
    • Kamuoyu önünde kendini aklamaya çalışmak, pişmanlık hissini dile getirip içini boşaltmak, bir tür günah çıkarmak,
    • Gelecek kuşaklara geçmişten sonuçlar çıkarıp sunmak,
    • Gerektiği zaman bir eleştiride bulunmak,
    • Yaşantılarını, deneyimlerini başkalarıyla paylaşmak gereğini duymak.

    Anı Yazımında Dikkat Edilecek Noktalar

    • Konu ilgi çekici olmalıdır.
    • Yazılanlar yeni nesillere ders verici, onları iyiliklere özendirici olmalıdır.
    • Yazarken alabildiğince duygusallıktan uzak kalınmalı ve gerçekçi olunmalıdır.
    • İyi hatırlanmayan olaylar, bilgiler yazıya alınmamalıdır.
    • Abartılı anlatımdan sakınılmalıdır.

     

    Anı Örnekleri

    Mavi Sürgün - Halikarnas Balıkçısı

    Batı göğünde, günün ufka veda edişi turuncu ve kıp­kızıl çizgiler çekmişti. Onların üstünde Bodrum Kalesi kapkara bir siluet keskinliğinde yükseliyordu. Şiddetli bir içgüdüyle avludan dışarıya fırladım. Aceleyle bir dükkana koştum, bir büyük su kovasıyla bir kuyu ipi al­dım. Avluya seğirttim. Kuyudan kova kova su çektim. Kovalar dolusu suları cömert cömert kayrak taşlarına savurdum. Denizden doldurdum savurdum, kuyudan doldurdum savurdum. Gene denizden, gene kuyu­dan, fısıl fısıl savurdum. O dakika biri karşıma çıkıp da”Yahu sen deli misin? Bu suları neye savurup duru­yorsun böyle?” dese, mutlaka ben, adama deli midir? diye bakar; “Görmüyor musun, suları savurmayıp da ne yapayım? Gönül suları bunlar, elimden avluya sa­vurmak geliyor. Taşlar sulara kansın; elimden gelse, ta göklere, yıldızlara savuracağım, serin serin, gözleri açılsın da neşeyle gülsünler!” yollu gönül cevabı verir­dim. O kayrak taşları, o evin, duvarları, o deniz kenarı, orada oldu olasıya böyle şey görmemişlerdi herhalde. Döktüğüm sular belki bir özgürlük duygusunun sonu­cuydu; belki bir yaratma özleyişinin ya da bir eskiyi, bir işi, bir karanlığı yıkma isteği; belki de bir şükran ödevi ya da bir kendini verme, bir gönülden kopma, gönülden akmaydı bu. Yaratıklarda an olur hiç akıl ve mantıkla açıklanamayacak gizemli davranışlar olur. Yu­karıda, belki şuydu, belki buydu diye yazdım, belki de o saydıklarımın hepsiydi. O su savuruşumu en ufak ayrıntısına kadar hatırladığım halde, o akşam yemek yiyip yemediğimi hiç hatırlamıyorum.
    Atatürk

    Atatürk sağlık sorunları yaşıyordu. Eskiden beri böbrek hastalığı çekmiş olduğunu bilirdik. 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktığı zaman beş-altı saatte bir sıcak banyo ile ancak rahat edebilecek kadar rahatsızdı. 1924’te kalp krizi teşhisi konan bir göğüs ağrısı geçirmiş ve iki ay perhiz etmişti. Daha sonra 1927’de bir enfarktüs geçirmiştir. Hususi hekimliğini yapan Sağlık Bakanı Dr. Refik Saydam müsteşarına:
    – Asım, Gazi çok hasta! Demişti.
    O zaman Almanya’dan iki profesör geldi. Uzun uzun kendisini muayene ettiler. Perhiz tavsiye ettiler.
     
    » Önerilen: Kişisel Hayatı Konu Alan Gelişen Metin Türleri
    » Önerilen: Öğretici Metinler

    İlgili Makaleler

    5 Yorum

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir