Canlı Cenaze Deyiminin Hikayesi Kısaca
Bu yazımızda Canlı Cenaze Deyiminin Hikayesini ve nerede kullanıldığını sizlerle paylaşacağız.
Canlı Cenaze Deyiminin Hikayesi
Çok zayıf, gücü kuvveti yerinde olmayan.
Bu deyim, daha çok hastalıklı ve iyi beslenemeyen insanlar için söylenir. Bu tip insanlar, “püf” desen uçacak gibi mecalsizdirler. Vaktiyle bir Bektaşi, bir köye imam olmuş. Köylülere demiş ki “Cenaze olursa, onu yalnız başıma, kimsenin olmadığı bir odada ben yıkayacağım.” Köylüler bu işi merak etmiş, aralarında, “Bu imam acaba cenazeyi niçin yalnız yıkamak istiyor? Herhalde bir bildiği vardır. Acaba bunu nasıl öğrensek?” diye konuşurlarken içlerinden biri, “Ben yalandan öleyim, o vesile ile ne yaptığını öğrenirim.” demiş.
Köylüler, Bektaşi’nin huzuruna ölü taklidi yapan adamı götürmüşler. Bektaşi, ölüyü yıkamak için odaya girip, iyice kaynamış olan suyu, teneşirde yatan adamın üzerine dökünce, ölü taklidi yapan adam yattığı yerden ayağa fırlamış. Fakat Bektaşi onu bırakmamış. Adamı bastıra bastıra boğmuş. Kefenleyip tabuta koymuş ve kapıyı açıp alnındaki terleri silerek, merakla bekleyen köylülere, “Bana bakın! Bir daha adam ölmeden canlı canlı bana getirmeyin. Yoksa kendinize yeni bir imam bulursunuz!” demiş.
çok kızgınım.